Koronavirüs dünyayı kasıp...


Koronavirüs dünyayı kasıp kavuruyor. Sadece hekimler değil hemen herkes bu konuda fikrini söylüyor. Her türlü iletişim araçları vasıtası ile ne yapılmalı, nasıl yapılmalı eksiksiz anlatılıyor. Yani bugün itibari ile bu konuda söylenecek hiçbir söz orijinal, yani daha önce söylenenlerden farklı olamaz. O nedenle bir KBB hekimi olarak benim bu konuda söyleyeceklerim de bir yenilik aramayın, ama kendimce faydalı bulduğum bir bakış açısını sizinle paylaşmayı da bir görev biliyorum.

Yüz yıllardır kış mevsimlerinin bulaşıcı hastalığı olan virüs enfeksiyonları salgın şeklinde var olmaya devam edecektir. Günümüzün uluslar arası seyahat imkanları ve yoğunluğu, hastalığın taşınmasında hem yaygınlık hem hız getirmiştir. Hastalığın yayılmasını önlemenin bir yolu ve yöntemi yoktur.

Virüsler enfekte hastaların öksürme, hapşırma ve hatta konuşmaları sırasında havaya saçılırlar ve havada dakikalarca askıda kalabilirler. Bu askıdaki virüsleri sağlam insanlar hava yolu ile ağızdan veya burundan, ya da gözlerinden temas ile alırlar. Havadaki virüsün etraftaki cisimlere çökmesi veya hastalıklı kişinin teması ile etrafımızdaki eşyalar virüslü olabilir. Tokalaşma, enfekte yüzeylere dokunma ve ortak eşya kullanımı diğer bulaşma yollarıdır. Virüslerin dış ortamda saatler içinde canlılığını yitirdiğini biliyoruz, ancak yeni tip koronavirüs için kesin bir bilgi olmadığından bir gün yaşayabiliyormuş gibi tedbir almamız gerekiyor.

Virüs alan kişi artık enfektedir. Ancak hastalığın ortaya çıkması için belirli bir kuluçka süresi vardır ki bu ortalama 5 gün olup, 14 güne kadar uzayabilmektedir. Koronavirüs bildiğimiz virüs enfeksiyonlarından farklı olarak, belirgin hastalık yapmadığı kişilerden de bulaşabilmektedir. Bu demek oluyor ki virüs bize hasta kişilerden bulaşabileceği gibi, sağlam görünen kişilerden bulaşabilir, daha önce hasta bulunan bir ortamdan da bulaşabilir.

Buraya kadar şunu anlatmak istiyorum ki, sosyal hayatın içindeki bir kişinin virüsten korunması mümkün değildir. İllaki bulaşacaktır. O halde sokağa çıkma yasağı ilan edilsin de kimse sokağa çıkmasın diye düşünebiliriz, ancak hastanelerin, marketlerin, fırınların kapalı oluğu bir dünya düşünülemez. Üretim ve dağıtım faaliyetlerini durdurulması düşünülemez. Anlayacağınız birileri mutlaka dışarıda ve hareket halinde olacaktır.

O halde sizin yapacağınız en akıllıca eylem, kendi hareketliliğinizi kısıtlamaktır. Kısacası demek istiyorum ki evden çıkmayın. Sadece zorunlu ihtiyaçlar için bir kişi kısa süreliğine gidip gelsin. Bu kişi eve girer girmez üstünü değiştirsin. Ellerini yüzünü sabunlu su ile iyice yıkasın.

Dışarıya çıkmak durumunda olanlarımız, yanlarında 70 derecelik bir kolonya bulundursunlar ve her fırsatta ellerini kolonyalasınlar. El temasından ve öpüşmekten uzak dursunlar. Kazara dokunurlarsa ellerini hemen yıkasınlar veya kolonya kullansınlar.

Dengeli beslenme ve iyi bir uyku en büyük korunma aracıdır. Özellikle yorgunluk hastalığın seyrini doğrudan etkiler. Hastalığı tehlikeli yapan akciğerlere inme potansiyelidir. Hastalık, kronik hastalıkları bulunan, yorgun ve yaşlı bir vücutta daha ağır seyreder.

Hastalık boğaz ağrısı, kuru öksürük, ateş ve nihayet nefes darlığı ile seyretmekte. Bu belirtilerden bazılarına kendinizde hissetmeniz doktora başvuru için sizi telaşlandırmamalı. Ne demiştik evden çıkmamak birinci kural. Şüpheli şikayetler için evden çıkmamak gerekir, ta ki solunum sıkıntısı hissedinceye dek. Şüphelilerin ortalıkta dolaşması hastalık bulaşma riskini artırır.

Unutmayalım bu hastalığa yakalananların %97’si bu hastalığı sağ salim atlatacaktır. Bizim toplum olarak görevimiz, bulaşmayı engelleyerek hastalıklı insan sayısını en düşük seviyede tutmaktır. Hastalık havaların ısınması ile birlikte kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Zira virüsün sıcak havalarda yaşama kabiliyeti yoktur.

‘Prof. Dr. Bülent TOPUZ’

[ilgili-video=1]