Merhaba sevgili dostlar, uzun bir süredir yazı yazmadığımı biliyorsunuz bunun rahatsızlığını hissettiğim doğrudur fakat içimden gelmediği için de tembelliğin tadını çıkarmaktaydım. Birkaç arkadaşımdan bu savaşı İran’ın kazanacağı hakkındaki sözlerini duyunca bu konudaki engin fikirlerimi yazmaya karar verdim.
Malum olduğu üzere günlerdir gelecek, geliyor denilen İran - İsrail savaşı başladı, bu savaşla ilgili söyleyeceklerimizi yazmadan önce İran (persler) ile İsrail (Yahudiler) in tarihten gelen ilişkilerini belirtelim.
Yahudi tarihinde Babil Sürgünü veya Babil Esareti olarak bilinir, MÖ altıncı yüzyılda Antik Yehuda Krallığı'nın Yeni Babil İmparatorluğu tarafından yenilmesi ve Kudüs’ün fetih edilmesinden sonra Yahudilerin esir düşüp topluca Babil'e sürüldüğü bir esaret dönemidir. Sürgün dönemi, MÖ 538'de Babil'in Persler (İran’lıların ataları) tarafından alınması ile resmen sona ermiştir. Pers Kralı Büyük Kiros, Yahudilerin yeniden Kenan'a geri dönmelerine izin vermekle beraber, Yahudilerin yıkık mabedini bizzat inşa ettirmiştir. Bu yardımından ötürü Büyük Kiros, günümüzde hâlen Yahudiler tarafından övgü ve minnetle bahsedilir.
İsraillilerin İranlılara karşı yukarıda belirttiğim şekilde bir sempatilerinin olmasına rağmen, İran da ki molla rejiminin kendi rejimlerini korumak ve bölgede nüfuslarını arttırmak için yıllardır terör örgütlerini koruyup kolladığını ve onları kullandığını hepimiz biliyoruz. Bu yazımda kim haklı kim haksızın peşinde olmayacağım. Bu savaşın İsrail in zaferiyle sonuçlanacağı konusunda hiç kuşkum yok. Bir tarafta teknoloji, bilgi, istihbarat ve nükleer bir güç diğer tarafta molla rejimini korumakla görevli olan İran ordusu, ellerinde sayısı belirsiz balistik füzelerin ve dronların olduğu, hava kuvvetlerinin ambargo dolayısıyla yenileri alınamamış eskimiş teknoloji uçakları, hava savunma sistemlerinin demode olduğu bir ordu. Bunun yanında nükleer bombaya sahip olmak için yaptıkları çalışmalar. İran’ın nükleer güç olmasına İsrail ve Amerika tarafından izin verilmesi imkansızdı. Hatırlayınız aylar önce de taraflar birbirlerini tarttılar karşılıklı birbirine füzeler attılar, İran’ın attığı füzeler nokta atışından ziyade şehrin neresine düşerse orada zayiat verecek şekildeydi, İsrail in attıgı füzelerin amacı ise başkaydı ekranlara çıkıp elinde vileda sopalarıyla yorum yapanlar bunları atladılar. Gelişmiş radarlar ve uydular sayesinde İran’ın hava savunma kapasitesini ve yerlerini tespit ettiler ve buna göre planlamalarını yaptılar, nihayet yaptıkları planların sonuçlarını herkez gördü. İran ordusunun üst düzey komutanlarını ve nükleer fizikçilerin birçoklarını evlerinde yatak odalarında uyurken vurdular, İran istihbaratı uyurken başkentin kalbinde dron imalathanesi kurup montajını yaptıkları dronlarla nokta atışlar yapıp bu eylemleri gerçekleştirdiler. İkinci aşamada hava savunma sistemleri yok edildi, uçakları ile Suriye üzerinden sorunsuz geçerken havada yakıt ikmali yapıp İran’ın tüm şehirlerini ve stratejik yerlerini, nükleer tesislerini vurdular, İran sanki İsrail’in sınır komşusuymuş gibi ülkeye girip çıkabilir hale geldi, İran’ın attığı füzelerin ise sadece % 10 u hava savunma sistemini aşabildi, verdiği hasar ise sınırlı kaldı, eldeki füzeler bitince tamamen savunmasız kalacaklar, işte o zaman İsrail ordusu Suriye de yaptıkları gibi hava ve deniz kuvvetlerini tamamen etkisiz hale getirip molla rejimini değiştirecekler. Hatırlayınız geçmiş dönemde Netenyahu İran halkına seslenmişti
"İran'ın gururlu halkına, Tarihin en büyük askeri operasyonlarından birinin, Yükselen Aslan Harekatı'nın ortasındayız. Yaklaşık 50 yıldır size zulmeden İslam rejimi, ülkemiz İsrail Devleti'ni yok etmekle tehdit ediyor. İsrail'in operasyonunun amacı, İslam rejiminin bize yönelik nükleer ve balistik füze tehdidini engellemektir. Biz hedefimize ulaşırken sizin de özgürlüğünüze kavuşmanızın yolunu açıyoruz. Son 24 saatte üst düzey askeri komutanları, kıdemli nükleer bilim insanlarını, İslam rejiminin en önemli zenginleştirme tesisini ve balistik füze cephaneliğinin büyük bir bölümünü ortadan kaldırdık. Daha fazlası yolda. Rejim kendilerine neyin isabet ettiğini, neyin isabet edeceğini bilmiyor. Hiçbir zaman bu kadar zayıf olmamıştı. Bu, ayağa kalkıp sesinizi duyurmanız için bir fırsat. Kadın, Yaşam, Özgürlük. Dün ve daha önce birçok kez söylediğim gibi, İsrail'in mücadelesi İran halkına karşı değil. Mücadelemiz sizi ezen ve yoksullaştıran katil İslam rejimine karşıdır. İran milleti ile İsrail milleti Büyük Kiros'un zamanından beri dostturlar. İran halkının, kötü ve baskıcı rejimden özgürlüğünü savunmak için bayrağı ve tarihi mirası etrafında birleşmesinin zamanı geldi’’.
İran halkına bu rejimden kurtulmalarını eğer kurtulurlar ise daha özgür ve daha müreffeh olacaklarını söylüyor, adamı sevin ya da sevmeyin (ben hiç sevmiyorum) doğruyu söylüyor, şöyle ki!
İsrail in kişi başı yıllık geliri 52.642 dolar İran’ın ise 4.630 dolar, İsrail in nüfusu 9.842.000 İran’ın nüfusu ise 91.500,000 kişi Dünyanın en büyük üçüncü petrol yataklarına sahip olan bir ülkenin insanları dokuz milyonluk İsrail in halkının onda birinden bile az gelire sahip bu bile her şeyi açıklamaya yetmiyor mu? 19 Eylül 2024 tarihli Yahudiler başlıklı yazımda Neden Yahudiler bu kadar güçlüdür? Diye yazmıştım
Her çocuğa ve her gence kaliteli eğitim verirler…
Bu eğitim türü sorgulayıcı (teslimiyetçi değil), araştırıcı (ezberci değil) ve yaratıcıdır (bilgi üretmek/bulmak içindir)
Neden Müslümanlar bu kadar güçsüzdür?
Yanlış eğitim verdikleri ve gelişime yararı olmayan birer eğitim sistemi uyguladıkları için (Büyük oranda Din Eksenli, Sorgusuz, Araştırmasız, Ezberci ve Dayatmacı eğitim…).
Dünyada ne kadar küresel marka var ise İsrail de araştırma ve geliştirme büroları var Yahudiler yazımda Yahudilerin buluşlarından bahsetmiştim, isteyen arşivden okuyabilir.
Şimdi bu kadar gerçekleri yazdıktan sonra bana Yahudi sevici, İsrail hayranı falan diyecekler olabilir, hiç umurumda değil, ben sadece gerçekleri yazıyorum politika ise benim hiç alanım değil. İranlıları severim, kadim bir halktır benim gözümde. Denizli de birçok tanıdığım var, kiracımız İranlı, Dubai de kapı komşumuz İranlı fakat halkların kaderini yönetenler belirlediği için onları talihsiz olarak görürüm hep, umuyorum en kısa süre içerisinde başlarındaki mollaları atıp yerine demokrat, çağdaş, insan haklarına saygılı bir rejime kavuşurlar da refah içerisinde yaşarlar.
Benim söyleyeceklerim bu kadar, hala İran kazanır diye düşünen varsa, düşünmeye devam edebilir, hamaset serbesttir, burası demokratik bir ülke sonuçta.
Yurtta sulh cihanda sulh.