Sudan koyun atlatmanın her zaman yapılageldiği Ağustos sonundan Temmuz sonuna alındığı haberini şaşkınlıkla okuyorum. Haberin ayrıntısına göre Çal Belediye Başkanımız Ahmet Hakan başkanlığında bir komisyon toplanmış ve 850 yıllık geleneğin bu yıl Temmuz ayına çekilmesine karar verilmiş. Her ne kadar haber içeriğinde bahsetmese de mutlaka haklı bir gerekçeleri vardır diye düşünmekle birlikte aklım Ağustos sonunun anlamına doğru gidiyor ve orada demirliyor. Hemen bu konuda yazdığım 2015 tarihli Denizli Gazetesi makalemi arıyor ve buluyorum. “Koyunlar Sudan Geçti” başlıklı bu yazımda özetle şöyle demişim;
“Koyun yetiştiriciliği Türk göçebe hayatının ayrılmaz bir parçasıdır. Baharla birlikte yaylaya çıkarılan koyunlar, yaz sonunda ağıllara çekilirler. Ağıla çekilmeden önce suda yıkanırlar, böylece bir taraftan kene vb haşerattan kurtulmaları sağlanırken, diğer taraftan yünleri temizlenmiş olur. Yünler kırpılır; iplik eğirme, çorap ve yelek örme işleri kış mevsiminin başlıca uğraşısı olur. Ben bu uğraşıların bir kısmına şahit oldum.
Koyun sudan yazın sonunda, Menderesin suyu soğumadan geçiriliyor. Koyunu suya çeken çobanlar aynı zaman diliminde, aynı mekanda toplanıyorlar. Böylece bir sohbet muhabbet ortamı oluşuyor.
Çobanların kendi aralarındaki bu eğlenceyi önce Yörtürk Vakfı fark ediyor. Menderesin kenarına bir kıl çadır kuruyor, sembolik Yörük göçü kervanı oluşturuluyor, protokol davet ediliyor, yarışmada ilk üçe giren çobanlar ödüllendiriliyor; yani bir taraftan farkındalık yaratılırken, diğer taraftan da gelenek populerize ediliyor. Bu çabaların sonucu olarak yerel ve ulusal basın ilgileniyor, Türkiye’nin dört bir tarafından yüze yakın fotoğraf sanatçısı geliyor, TRT belgesel çekiyor. Belgesel ve fotoğraflar çeşitli yarışmalarda ödüller alıyor. Gelenek “somut olmayan kültürel miras” olarak UNESCO Ulusal Envanterine alınıyor. Yörtürk Vakfından sonra organizasyonu üç yıl kadar Çal Yöresi Derneği olarak biz üstlenmiştik. “
Geçtiğimiz yıl da, “Menderesten Koyun Atlatılamadı” bir yazı kaleme almışız. Yine özetle demişim ki;
Menderes’ten koyun atlatılırdı, ortalıkta Menderes kalmadı. Artık bir göletçikten oluşan sudan atlatılır oldu. Sekiz asrı aşan bu Sudan Koyun Geçirme ve Çoban Bayramı geleneği Menderes’te su yok diye kesintiye uğrayacak değil ya, dökme su ile de olsa yapıldı. Menderesin, Kufi çayına dökülen tüm kaynakları üzerine göletler yapılınca, yani su Afyon ilinde tutulunca, Denizli’de yapılan tüm sulama ve HES yatırımları atıl kaldığı gibi, kültürel etkinliklerde susuz kaldı. Anlayacağınız bu durum son dekatta ortaya çıkan ikame ve garabet yatırımların bir sonucu. Geçmişte itfaiye tankerleri ile gölet oluşturup geleneğin zoraki sürdürüldüğü olmuştu, bu sene de sondaj kuyularından Menderese su dökülerek bir göletcik oluşturuldu ve bu sene de kurtarıldı.
Yöremizde yapılan bu kültürel faaliyetin sadece seyirlik kısmı ile yetinmeyip, öncesine ve sonrasına dair bilgi sahibi olabilmek için sabah erkenden yola çıktık, alana vardık. Burada Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Ali Marım, Çal Belediye Başkanı Ahmet Hakan, CHP Milletvekili Şeref Arpacı, Çalsiad başkanı Mehmet Atılsın ile bilgi alışverişinde bulunma imkanımız oldu. Kendilerine biraz sonra mikrofona çağırıldığınızda lütfen küresel ısınma gibi bir tanımlama ile Menderes’in suyunu Afyon’da tutanlara mazeret oluşturmayın dedim. Çok teşekkür ederim Ahmet Hakan başkanım mikrofona geçince sorunu aynı dil ile tanımladı. Bu soruna dikkat çekmek ve suyu tekrar alabilmek için Ankara’ya bir yürüyüş planladıklarını söyledi. Şeref Arpacı vekilimize çok teşekkür ederiz. Soruna vakıf ve mecliste soru önergesi ile de gündeme getirmiş.
UNESCO somut olmayan kültürel miras envanterine alındığı söylenip duran bu Çoban Bayramı şimdilik sadece ulusal envanterdedir. Ulusal envanterden her yıl bir ya da iki tane kültürel miras için UNESCO’ya başvurulur. Bu başvuru listesine girmek siyasi irade gerektirir. Korkum, suyun olmadığı yerde korunacak bir mirasın da yok hükmünde sayılması ihtimalidir. Bu nedenle Menderes’e sahip çıkmak toprağa, ürüne, geçime sahip çıkmak olduğu kadar, kültüre, ortak değerimize ve geçmişimize de sahip çıkmak anlamında oluyor.
Bakalım önümüzdeki bir yıl neler olacak…”
Diye sözümüzü bitirirken, önümüzdeki yılın bişeylere gebe olduğundan şüphelenmişiz diye düşündüm şimdi ben. Etkinliğin tarihi değiştirilince bu endişemde haksız da sayılmam.
Üşenmedim, Türk Kültürünü çalışan ve her biri Prof ünvanlı Metin Ekici, Turgut Tok ve Mustafa Aslan hocaları aradım. Onların da söylediği gibi Ağustos sonu olmasının nedeni koyunların ağıla çekilmeden önce yıkanılması. Yani fonksiyonel bir anlamı var. Temmuza almak bu kültürel mirası bağlamından koparıyor. Diğer taraftan Ağustos sonu ulusal takvime girdi. Kültür meraklıları, fotoğraf sanatçıları, akademisyenler ve hatta protokol takvimlerine notu düştüler. Bu değişiklik bence doğru değil.
Hele Menderes’in taammüden kurutulmasına boyun eğmek hiç doğru değil…
Not; 17 Mayıs günü “Milli Mücadelede Çal” Çalıştayı çerçevesinde Çal’da bir araya geldiğimiz ve görüş alışverişinde bulunduğumuz Belediye Başkanımız Ahmet Hakan, konuyu bu bilgiler ışığında yeniden değerlendireceklerini ifade etti. Kendisi de bir öğretmen olmakla, kültür kavramının anlamını ve önemine vakıf. İlgisi için beldemiz ve milletimiz adına teşekkür ederiz.