Pamukkale üniversitesinin sırtlarına Pamukkale Belediyesi tarafından yapılan temalı park için bir tartışmadır gidiyor. Bu tartışmanın dışında kalmam mümkün değil. Üniversitenin Kınıklı kampusunun arkasındaki ormanlık alanın Orman Bakanlığı’ndan üniversite adına kiralanması ve insanların kullanımına açılması, benim rektörlük seçiminde kullandığım projelerimden biri idi. Benim projem özetle şöyle idi.
Üniversitenin jeoloji, inşaat, makine, elektrik, malzeme vb mühendisliklerinin katılımı ile yamaca tırmanan bir funikular yapılacaktı. Bu funikular % 100 yerli imkanlarla yapılma iddiasında olunacaktı. Tıpkı PAÜ’nün % 100 yerli imkanlarla yapılan ve Tübitak’tan ödül alan elektrikli otomobil projesi Alatay gibi. Bu funikular tepenin yamacında bir yerde, kale görünümlü ahşap bir seyir terasında sonlanacaktı. Bu yapı çay bahçesi ve gastronomi mekanı olarak kullanılacaktı. Funikular dışında eğimli bir stabilize yol ile yürüyerek de buraya çıkmak ve inmek mümkün olacaktı. Şöyle ağaçların gölgesinde hareketli yaşama önem verenleri için.
Benim fikrim ormanların insanların faydalanmasına açık olması şeklindedir. Ormanlar seyredilmek için değildir. Ormanlar ile şehir arasında sınırlar koymanın doğru olduğunu düşünmüyorum. Zaten açık değil mi? diyenlere göre, kastımın farklı olduğunu şöyle izah edeyim. Benim fikrime göre ormanın içine kamu yararına ve uygun materyal ile geçici, barınma, gastronomi ve kafe alanları açılabilir.
Şimdi gelelim Pamukkale belediyesinin projesine. Ormanlık alanın insan kullanımına açılması bakımından benim fikrim ile örtüşüyor. Ancak medyadaki tartışmalardan gördüğüm kadarı ile bazı detaylar gözden kaçmış gibi. Bunların en önemlisi şelale için kullanılacak olan suyun nereden geleceği. Devridaim yapılan göstermelik bir su akışı ise elektrik sarfiyatı dışında bunda sorun yok, ama iddia edildiği gibi mevcut bir suyun akışının yönü değiştirilerek ekolojik sisteme müdahale edilecek ve sürekli akıtılacak ise bir daha düşünmek lazım.
Özetle ormanlık alanların kullanıma açılmasına karşı değilim. Yeri gelmişken tarım alanlarının bir metrekaresinin bile yapılaşmaya açılmasına ve amacı dışında kullanılmasına karşıyım. Hatta bir şehrin genişleme alanı bir taraftan ormana, bir taraftan tarıma dayanmışsa ve illaki bir feda yapılacaksa şimdiye kadar yapıldığı gibi tarımdan değil ormandan yapılması gerektiğine inanırım. Tabii burada kastettiğim ağaçlarla kaplı güzelim ormanlar değil. Orman alanı içinde sayılan çıplak alanlar ile makilik bozuk ormanlar. Yoksa kastım ağaçları kesmek, kesilmesine sebep olmak değil.
Bursa’nın şeftali bahçelerini, Denizli’nin sebze bahçelerini betonla doldurduk. Saman ithalatına bir de bu açıdan bakalım…
‘Prof. Dr. Bülent TOPUZ’