Bugün öğretmenler günü, sosyal medyada herkes öğretmenler gününü kutluyor, yurdum insanının ne kadar görgüsüzce öğretmenler gününü kutladığını ve bu işin son vardığı noktayı yazacaktım fakat bu fon işi daha ağır bastı, öğretmenler günü yazısı da haftaya kaldı.

Efendim malum olduğu üzere son günlerde bizim gibi emeklilerin yıl sonunda ne kadar zam alacaklarını merak ettikleri ve hep bunları konuştuğu bir dönemde İstanbul Florya da ki bir banka müdiresinin çoğunluğunu Galatasaray spor kulübü futbolcuların olduğu kişilerin paralarını yüksek kar yada faiz ne derseniz deyin vaadiyle dolandırması her gün yazılı ve görsel basında gözümüze sokulmakta. Emeklilerin bulunduğu kahvehane ve parklarda hep bu konu konuşuluyor, hani zenginin malı züğürdün çenesini yorarmış ya, emekliler dolandırılacak kadar paraları olmadığı için hallerine şükretmekteler. Efendim bir emekliye 13 milyon doların ne kadar para ettiğini anlatman mümkün değil bu fonda batan paranın miktarının 1.260.000.000.-Tl olduğu söyleniyor. Ortada dönen paranın miktarı inanılır gibi değil, bu kadar büyük miktardaki para orta halli bir insanın algıları dışındadır, insanın anlayamadığı ya da değerini bilemediği bir para onun algısı dışında olduğu için pek bir anlam ifade etmez, onun için o para sadece bir sayıdan ibarettir.

Şimdi kim ne kadar vermiş nasıl vermiş bunları yazmanın bir manası yok haberlerde ayrıntısı ile anlatılıyor zaten. Buradaki asıl konu bu kadar maddi imkânı olan bir eli yağda bir eli balda olan insanların neden paralarını piyasadan daha yüksek faiz getirisi vaadi için birilerine verirler? En çok para batıran eski futbolcu nun tabiri caiz ise sadece dağda domuzları eksik, batırdığı iddia edilen para 13.900.000 dolar (On üç milyon dokuz yüz bin dolar) bu kadar parası olan birisi zaten bankalardan piyasanın üzerinde yüksek özel bir faiz alır, o halde neden daha fazlasına tenezzül eder? Bu kadar büyük bir para ile ne işler fabrikalar kurulur, bu para üretime katılır, kaç kişilere iş verilir. Bunun tek açıklaması AÇ GÖZLÜLÜK bence.

Bankada eşşek yüküyle parası olanlar böyle de bizim sıradan vatandaşlarımız farklı mı sanki? Bu aç gözlülük çalışmadan para kazanma bizim genlerimize işlemiş. Herkes çok akıllı, çok uyanık, çok menfaatçi. Yurdum insanının bu zayıf genini bilen dolandırıcıların bu memlekette aç kalmaları mümkün değildir. Hadi şehirleri geçelim köylerde de durum aynı komşusu geçen yıl dolandırılan çiftçi ertesi sene kendisi dolandırılır, bizim Çal köylerinde Çivril köylerinde veya Honaz İlçemizde de durum değişmez, ürün hasat zamanı birisi gelir kahveye üzümün, elmanın, şeftalinin yada kirazın kilosu 25 lira ise 27 lira fiyat verir, ilk önce kimse vermek istemez şüphe ile yaklaşırlar sonra birisi gözünü karartıp verir ve 27 liradan parasını alır ve köyün kahvesine oturup bacak, bacak üstüne atarak diğer köylülere ballandıra, ballandıra anlatır, ardından birkaç kişi daha verir onlarda alır parasını, bunları duyanlar kendilerinin mallarının ucuza gittiğini daha az kazandıklarını düşünüp onlarda verirler, alıcı malın çok olduğunu hepsinin parasını hemen veremeyeceğini söyler ve vade ister, gözünü fazla kazanma hırsı bürümüştür, içindeki açgözlülük geni aklının önüne geçer ve verir ürününün tamamını eline bir kağıt tutuştururlar günü geldiğinde adam ortada yoktur ürünün kaptıran köylü diğer köylülere alay konusu olmamak için çoğu zaman sesini bile çıkaramaz, soranlara ben aldım paramı der. Aynı durum araç satışlarında, bağ bahçe satışlarında da olur değerinin üzerinde verilen para kişiler için açgözlülük genini tetikleyen, uyandıran bir sensör dür sanki, sazanlar hemen oltaya gelirler.

Bir zamanlar yaşanan Banker olaylarını hatırlayınız insanların aç gözlülük genleri tetiklenerek binlerce insan evini arsasını arabasını satıp bankerlere yatırmış ilk zamanlar yüksek faiz alırken keyifleri yerinde olduğu için sesleri çıkmamış, bankerler batınca da dolandırıldık diye savcılıklara koşmuş, birçok kişi de düştüğü durumu kabullenemeyip intihar etmiştir.

Aynı olayın benzeri bankalar tarafından yurt dışındaki offshore hesapları vasıtası ile para toplanmış yüksek getiri vaat edilmiş, paralar batınca da vatandaşlar soluğu yine savcılıklarda almış fakat o hesapların devlet garantisinde olmadığı anlaşılınca üzerine soğuk su içmek zorunda kalmışlardı.  Bankalar o hesapların devlet garantisinde olmadığını müşterilerine söylediklerini, müşteriler ise söylenmediğini, haberlerinin olmadığını iddia etmişlerdi.

Bu memlekette havadan, alın teri akıtmadan bir değer üretmeden para kazanma hem de çok kazanma arzusu olduğu müddetçe bu tür aldanmaların, aldatılmaların sonu gelmeyecektir. Buna neyin sebep olduğunu, toplumumuzun neden bu hale geldiğini hep düşünmüşümdür. Bizim çocukluğumuz ve gençlik yıllarımızın geçtiği 1960 lı 70 li yıllarda bu toplum böyle değildi. 1980 lerin ikinci, yarısından sonra köyden kentlere yoğun göçün yaşanması ‘’Benim memurum işini bilir’’ söylemine ‘’benim halkım işini bilir, bir koyup üç alacağız vb.’’ söylemi de eklenince kantarın şirazesi kaçtı.

Alacağın bir ürünün değeri eder fiyatının altındaysa, satacağın bir ürüne eder değerinin üzerinde fiyat veriyorlarsa dikkatli olman gerekir, dikkatli olmuyorsan aldatılmayı peşinen kabul etmiş sayılırsın. Parası batan futbolcular ‘’Çoluk çocuğumuzun rızkını yediler ‘’ diye hiç sızlanmasınlar, yüksek getirisi olan FATİH TERİM FONU na para yatırırken hiç sesleri çıkmıyordu, lüks arabalara binip villalarda oturup, her yıl yurt dışlarına gezmeye giderlerken iyiydi.

Paran mı var, derdin var!

Bedava peynir fare kapanında olurmuş.

Pek üzülemedim doğrusu.