Son haftaların yeni gündemi malumunuz kamuda tasarruf tedbirleri 17 Mayıs 2024 tarihinde 2024/7 sayılı genelge 32549 sayılı resmi gazete de TASARRUF TEDBİRLERİ olarak yayınlanarak yürürlüğe girdi. Vatana ve millete hayırlı uğurlu olsun.

Yıllardan beri bu tasarruf tedbirlerini hep duyarız ilk çıktığı zamanlar biraz dikkat edilir ve gündemden düşüp unutulunca her şey kaldığı yerden devam eder gider.

Şimdi ben sormak isterim 30 Haziran 2021tarihinde 2021/14 sayılı genelge 31527 sayılı resmi gazete de TASARRUF TEDBİRLERİ olarak yayınlanmış ve yürürlüğe girmişti. Resmi gazetede yayınlanan bu iki genelgeyi inceledim ikisi de aynı, maddelerine varıncaya kadar aynı, sanki kopyala yapıştır yapılıp yeniden yayınlanmış (İnanmayan açıp bakabilir) şimdi ne oldu da tekrar yayınlanıp gündemi günlerdir meşgul ediyor. 2021/14 sayılı bu genelgeye uyulsa idi yeni bir genelgeye gerek olur muydu sizce?

Bizim memurumuz gösterişi sever ve bu konudan pek ödün vermek istemez. Kamu kurumlarında uygulanan tek bir tasarruf vardır yıllardır hiç sekteye uğratılmadan uygulanır o da müsvedde kağıtların arkalarını kullanmak, tasarruf dedin mi hemen onu söylerler ‘’ bakın kağıtların arkasını kullanıyoruz’’ diye. İyi deyip boyun bükerek sormak istersin! Peki kalorifer cayır cayır yanıyor arkandaki pencere niye açık? gündüz vakti odandaki ışıkların hepsi yanıyor? Dışarıda hava otuz beş derece odandaki klima odayı soğutabilmek için canla başla çalışıyor fakat senin pencere yine yarı açık? Kullandığın telefonun kordonu dolanmaktan kopacak neden düzeltmiyorsun? Sigara içmeye gidiyorsun dışarıya yarım saat gelmiyorsun, bilgisayarın açık? Fakat soramazsın canın sıkılır işini bitirip gidersin oradan. Bazen de dayanamaz sorasın gelir benim gibi. Çınar meydanında belediyenin önünde bir arkadaşı bekliyorum yaz günü fakat ikindiye doğru hava da serinlemeye başladı arkadaşım gecikti yarım saat oradaki banka oturmak zorunda kaldım ileride iki tane polis ekip arabası var her zaman orada dururlar fakat dikkatimi çekmemiş hiç, ikisi de çalışır vaziyette yarım saat geçti geldi arkadaşım ilerideki parka oturduk bir saat kadar sonra ayrıldık belediyenin önünden geçiyorum o iki araba hala çalışıyor şeytan dürttü yanlarına gittim camları kapalı tıklattım içerideki polis camı açtı ‘’buyur’’ dedi, ‘’memur bey bir buçuk hatta iki saat oldu dikkatimi çekti bu iki araba çalışıyor bir vatandaş olarak nedenini merak ettim, yazık günah değil mi? Biz petrol ülkesi değiliz’’ , ‘’Emir böyle kardeşim eğer şikâyetçiysen müdürlüğü ara’’ deyip camı kapattı ve yandaki diğer memura bir şeyler söyleyip gülüştüler, canım çok sıkıldı banka oturup 155 i arayıp müdürlüğü bağlattım çıkan amire durumu anlattım adımı soyadımı aldı ve ‘’o arabalar bize bağlı değil Çınar Polis karakoluna bağlı, şikayetinizi oraya bildirin’’ deyip kapadı telefonu, o polisin camı kapayıp bana gülmesi aklımdan hala gitmiyor canım çok sıkkın, karakolun telefonunu buldum ve aradım, çıkan memura durumu anlattım ve amirini bağladı önce kimliğimi sordu anlattım ‘’ tüm ekipler motorları çalışır vaziyette beklemek zorundalar o konuda bir genelge var, polisler o emre uyuyorlar’’ dedi ‘’efendim araçların hepsi yeni bir marşa basmak ne kadar zamanlarını alır ki yazık değil mi? binlerce araç var hepsi çalışırsa’’ dedim ses etmedi işin iyi bir yere gitmediğini anlamıştım, teşekkür ederek kapadım telefonu ve banktan kalkıp heykelin arkasından eve doğru yöneldim polis aracından inen polisin kulağında telefon vardı etrafına bakınıyor ve beni arıyordu hızla oradan uzaklaştım.

Gelelim araç saltanatına Avrupa ülkelerine baktığımızda bizim araç sayımız onların kat be kat üzerinde görünüyor, bu ülkeler dünya araç üretiminin % 50 sinden fazlasını üretirlerken kendilerine neden fazla araç tahsis etmiyorlar diye düşünüyor insan. Biz bu araçların hepsini onlardan alıyor ve milyarlarca para ödüyoruz sadece araç almakla kalsak iyi, yıllar boyu o araçların bakımları için gerekli yedek parçalara da para ödüyoruz, malum olduğu üzere kamunun kiraladığı yerlere, özel sektöre yaptırılan oto yollara, köprülere, hastanelere ve hava alanlarına ödenen paralar her gün basının dilinde. İnsan bunları alt alta koyup toplayınca neden ekonomimizin bir türlü düzelemediğini daha iyi anlıyor.

Bu ülkenin ne kadar çok kaynakları varmış şaşırmamak elde değil, harca harca bir türlü bitmiyor. Cumhuriyetin yokluklar içinde kurduğu tüm kurumlar satıldı ve hala tam bir bütçe yapmamız mümkün olmuyor, yayınlanan genelgelerle bu işler düzelseydi bugüne kadarki hükümetlerin yayınladıkları sayısız tasarruf genelgelerinin bir faydasını görürdük. Vatandaş kahvelerde parklarda cami önlerinde hep bu konuyu konuşuyor. Kulak kabarttım ‘’önce tepeden başlamak lazım, sarayın günlük masrafı şu kadar, araç sayısı şu kadar, uçak sayısı bu kadar, kullandığı elektrik miktarı güneydoğudaki küçük bir ile eşitmiş vb’’ diğeri de onaylıyor ve tasdikliyor söyleyeni ardından ekliyor ‘’Olmaz! Arkadaş bu memleket adam olmaz!'’

Yerel seçimlerden sonra belediyelerin değişmesi ile yıllardır yapılan israfların ortaya dökülmesi ve her gün haberlerde halkın gözüne sokarcasına sergilenmesi halkın toplandığı yerlerde başlıca muhabbet konusu oluyor, iktidar partisine oy verenler bile bu savurganlıkları savunmakta zorlanıyorlar.

Yirmi yılı aşkın bir süredir iktidarda olan ve ''Bunların kafası basmaz, ben ekonomistim'' diyen reis sanki ekonomiyi bu hale uzaylılar getirmiş gibi davranıp genelge yayınlıyor.

Üç yıl içerisinde ikincisi yayınlanan bu genelgeye kamu kurumlarının uyacağına halkın inanmadığı bir gerçek. Korkarım bu genelge de birkaç ay sonra unutulup sadece kâğıtların arkalarını da kullanarak tasarruf yapma geleneği haline gelmez.

Bizim memurlarımız işini bilir.