Hava Kirliliği ve Küresel Isınma Büyük Tehdit Hava Kirliliği ve Küresel Isınma Büyük Tehdit

            30 ağustos 1922 de Dumlupınar da başlayan büyük taarruz 09 Eylül 1922 de İzmir de düşmanın denize dökülmesiyle sona ermişti. 1926 yılından beri resmi olarak her yıl kutlanan ZAFER BAYRAMI bu yılda coşkuyla kutlandı. Bir köylü çocuğu olarak itiraf etmeliyim ki bizlere en önemli bayramlar olarak Ramazan ve Kurban bayramları öğretildi, diğer ulusal bayramlarımız ise okulda ya da kasabanın belediyesinin önünde mecburen kutlanması gereken, bir an önce bitmesini arzuladığımız, eve ya da Menderes nehrine yüzmeye gitmeye acele ettiğimiz günler oldu.

            Bu bayramlarımızın ne kadar önemli olduğunu, ileriki yaşlarımda şehre gelip valilik önündeki ya da stadyumlarda yapılan büyük törenler, yakın tarihimize olan merakım yüzünden okumak ve araştırmakla vakıf oldum. Bilenler bilir yöremizde kurtuluş savaşında yaşanmış hazin olayları anlatan Çeyrek Efe ve Peçeli Fatma adında iki kitap yazdım, bu memleketin ve var oluşumuzun nelere mal olduğunu bu vatanın insanlarının ne acılar çektiğini iyi bilirim. Merkezefendi belediyesinin düzenlediği etkinliklere ve fener alayına katılıp Teoman konserini izledim. İnsanların özellikle gençlerin yoğun katılımı beni çok memnun etti. Her güzel şeye turp suyu sıkmak bilirsiniz son günlerde hayli moda oldu. Bu sene de bizleri şaşırtmadılar. Yedi düvele karşı verdiğimiz kurtuluş savaşımızı küçümseyenleri hepimiz biliyoruz. Ortalıkta gezip düşmanı yenen hayalet ermişler, düşman yutan bulutlar olduğu hurafeleridir. Onur, haysiyet, cesaret, fedakarlık gibi değerleri ve bu değerlerin mücadelede ne kadar fark yarattığını göz ardı edip (ya da unutturup), onurlu bir zaferi yeşil cübbelilere ve adam yutan bulutlara mal edip buradan çıkar uman, cumhuriyeti sevmeyenlerin uydurmasıdır bunlar. Duruma göre hem Çanakkale hem kurtuluş savaşına atfen anlatılır. Bunlara alıştık da! Son yapılan beyanat beni son derece üzdü. Bu kişi yüce Türk Milletinin meclisinin başkanlığını yapmış bir zat. Eski TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın “Şehirlerin kurtuluş yıldönümleri kutlanıyor. Kesinlikle karşıyım. 2 Mart'ta Rize kurtulmuş, kim diyor? Yok! Erzurum Mart'ta. Şehirlerin düşman işgalinden kurtuluşu dolayısıyla kutlama yapılmaz. 'Ben esirdim, esaretim bitti, ben köleydim' diye ikrarda bulunulmaz. Bu küçüklük kompleksi verir, bu yanlıştır, böyle şey olmaz. Fetihler kutlanır. Tarihi zengin ve engin bir milletiz biz. Biz köklü bir devletiz. Zaferlerle dolu bizim tarihimiz. İstanbul'un kurtuluşu 6 Ekim, kim demiş? İzmir'in kurtuluşu 9 Eylül, kim demiş? Ne münasebet. Cihan harbi bitti, müstevliler alacaklarının birkaç kat mislini aldı ve öyle gittiler, çekildiler. Kurşun sıkmadık ki. 2 Mart'ta da aynı şey var. Ruslar çekildi gitti. Çarpışmadık, dövüşmedik, vuruşmadık. Tarihi doğru dürüst niye bilmiyoruz? Övünecek büyük bir tarihimiz varken kölelikten kurtulduğumuz tarihe niye bayram diyeceğiz. Fethettiğimiz tarihe diyeceğiz.”

            Bir hafta boyu tüm görsel ve yazılı basında bu konu her şeyi bilen uzman, ekran gediklileri tarafından enine boyuna tartışılıp bayramın verdiği coşku gölgelenmeye çalışılacak ne yazık ki! ‘’Tarihi, savaşları kazananlar(Galipler) yazar’’ diye bir söz vardır bilirsiniz. Bu tür beyanatlardan da anlaşıldığı üzere savaşları kazanmış tarihi yazmış olmamıza rağmen, tarihi doğru dürüst herkese öğretemediğimiz açık bir gerçek. Bir milletin içinde neden? Bu kadar tarihine düşman insan olur anlamakta zorluk çekiyorum. İsmail Kahraman’ın haklı olduğu tek konu Yüce Türk Milletinin esareti sevmediği ve katlanamadığı dır fakat bu tarihleri ve yaşadığımız acıları bilmez ve yeni nesillere aktarmazsak, bağımsızlığımızın özgürlüğümüzün değerini nasıl bileceğiz? Bizler millet olarak işgal yıllarını konuşmayı pek sevmiyoruz. İstanbul beş yıla yakın işgal altında kalmış, Eğe bölgesinin tamamı ve Denizli’nin kuzey bölgeleri iki buçuk yıl işgal altında kalmış, Akdeniz ve Güney Anadolu bölgeleri de öyle, bu sürede yaşanan zulümlerin, acıların ve katliamların hesabını bile sormaktan ar etmiş bir milletiz. Ermeniler sayısız Türk halkını öldürmelerine rağmen mağdur edebiyatı yapıp Dünyayı kandırırken, bizler bize yapılan katliamları dile getirmekten imtina etmekteyiz.

            Bu Zafer bayramını da böyle tartışmalar içerisinde geçirdik. Ne demiş M. Akif Ersoy "Bastığın yerleri 'toprak' diyerek geçme, tanı! Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır atanı; Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.

            Bu toprakların altında yatan binlerce kefensiz yatanı incittiğimiz kanısındayım. Umuyorum öbür tarafta bizlere yüz çevirmezler!