“Modern hayat ile birlikte hareketlilik minimuma indirgenmiş,...


“Modern hayat ile birlikte hareketlilik minimuma indirgenmiş, bununla beraber hızlı yemek hayatlarımıza dahil edilmiştir”(Başaranoğlu,2018). Hareketlik ve yavaş yemek yani klasik tencere yemekleri sanki gereksiz bir hale sokulmuştur. Bütün bunlar bolca fiziksel ve zihinsel hastalıklar doğurmuştur. Oysaki insanlık tarihi boyunca bakıldığında, insan sürekli hareket halindedir ve insan doğal olan besinleri yani otu ve eti tüketmiştir. Çoğumuz taze fasülye, güveç ve türlü ile büyüdük. Lakin şimdilerde ise çoğu kahvaltıda tarhana çorbası yerine simit ve açma yiyerek beslenmektedir. İşin acısı ve düşündürücü yanı ise kültürel bir miras olan bu klasik beslenme tarzımız sanki utanılacak bir şeymiş gibi sürekli medya yoluyla bizlere edeta enjekte edilmektedir. Bilim diyor ki hazır kahvaltılılar, hızlı yemek tarzları ve tüm ıvır zıvırlar tamamen sağlıksızdırlar. Dünyaya bizden yayılan ama ne yazık ki bu alanda bir dünya markamız olmayan yoğurt, kefir ve ayran ise çok önemli birer ata yadigarıdırlar ve her gün tüketilmelidirler.
“Bundan 30 yıl önce bir hayal olan sağlıklı insanları da ilaç bağımlısı yapma çalışmaları artık gerçeğe dönüşmüştür”(Moynihan,Cassels,2010). Halbuki pek çok hastalığa karşı adeta bir kalkan olan spor ve doğru beslenme yaşamın olmazsa olmazıdır. Çünkü: “Güçlü olan yaşama devam eder”(Aydın,2010). “Fitness çoğu spor dallarında olduğu gibi başkalarıyla sürekli veya çok sık temas gerektirmeyen, bireysel yapılan ve kas kaybını minimumda tutan tek spor olduğu için sağlık açısından ise adeta bir zorunluluktur”(Öz,Roizen,2007).
21.02.2021 Tarihli Boston Herald Gazetesi’nde yayımlanan Dr. Richard Carmona’nın yazısına göre: “Covid-19 ve tüm virüslere ve hastalıklara karşı bağışıklık güçlendirici, stres azaltıcı vb. gibi olumlu yönlerinden dolayı fitness merkezleri zorunlu birer araçtırlar”. Hastalıkların devlet bütçesinde yol açtıkları afaki maddi yükler de hesaba katılırsa, hastalık önleyici ve iyileştirici vazifesi olan fitness merkezlerinin açık kalması hayatın olumlu devamlılığı açısından zaruridir. 24.02.2021 Tarihli New York Times Gazetesi’nde yayımlanan habere göre bilimsel çalışmalar ışığında hiç bir şey % 100 korumamaktadır lakin egzersiz hayatidir ve fitness merkezleri suçlu değildir. 02.10.2020 tarihli IHRSA’nın 49.4 milyon fitness merkezi üyesi üzerindeki bilimsel çalışma sonucuna göre fitness merkezlerindeki hastalık bulaştırma oranı % 0,00023’dür. Anayasamızın 59. Maddesinde “Devlet her yaştaki Türk vatandaşının beden ve ruh sağlığını geliştirecek tedbirleri alır. Sporun kitlelere yayılmasını teşvik eder, devlet başarılı sporcuyu korur” hükmü yer almaktadır ve bu hüküm dahilinde konuşursak egzersiz yapmak ve egzersizi sürdürmek hayatidir.
Spor keyfi ve boş zaman değerlendirme aracı değildir. Pandemi safhasında da yapılacak şey şayet hasta iseniz veya hasta hissediyorsanız evde kalmaktır. Ama bunun haricinde hayatın devamlılığı ve kalitesi açısından bireysel spor yapılan ve temasın çok çok az olduğu fitness merkezlerinin tedbirler dahilinde açık kalması çok önemlidir. Fitness merkezlerinde yedek ayakkabı ve havlu kullanımının çok eskiden beri zaten mevcut olduğu düşünülürse, sayı ve süre kısıtlamaları ile tüm pandemiler rahatlıkla atlatılabilir. “Efendiler, gürbüz ve yavuz evlatlar isterim”(Atatürk,1938). Bu söz, sporun önemi açısından bir mihenk taşıdır ve üzerinde tekrar tekrar düşünülmelidir. Çünkü: Covid-19 geçti diyelim. Peki ya Covid-20, Covid-21?
Uğur ÖZER
Spor Koçu