Bu hafta sonu hanımın Kilis'te beraber görev yaptığı beş sağlıkçı arkadaşı geldi, evimizin müsait olduğunu bilmelerine rağmen polis evinden yer ayırtmışlar. Hanımda onlara katıldı güzel zaman geçirdiler, kendilerine gezmek için Pamukkale, teleferik, Afrodisyas, Keloğlan ve kalkık mağaralarını önerdim oy birliği ile Pamukkale’yi seçtiler. Pazar günü düştük yola oradaki otellerde 5 yıl çalıştığım için her yerini bilirim fakat itiraf edeyim, uzun yıllardır tüm Denizliler gibi bende gitmemiştim. Aradan geçen 40 yıllık zamanda epey değişmiş, hatırladığım o eski güzelliğinden pek eser yoktu. İlk önce Karahayıt daki kırmızı suya götürdüm orada biraz zaman geçirip köyün içerisindeki yoldan yürüyerek köyün girişine doğru geldiler, araca binip Pamukkale’nin Kuzey kapısına geldik, Pamukkale merkeze uzak olduğu için orayı tercih etmeyip Pamukkale köyüne geldik, yolun kenarına aracımı park edip misafirleri indirdim, onlar köyün girişinden müze kart alıp yukarıya travertenlere doğru yürüyeceklerdi, araçtan inmeden başımda bir belediye görevlisi dikildi, elindeki makineden makbuz kesecek 40 lira, itiraz ettim “burası yol kenarı nasıl ücret alırsınız” dedim, “emir böyle” dedi ve orada bekleyen güvenlik geldi, aracımı çalıştırıp karşıdaki dükkanların arasındaki yola park ettim, güzel bir gündü  moral bozmanın anlamı yok, içeri girdim ve bizim zamanımızda mezbelelik ve sazlarla kaplı olan alana yapılmış olan koca çukur yani göletin başında durdum, hava serin sol tarafta bulunan kafeteryaya gittim amacım tuvalete gidip sonra da bir çay içmek fakat içeride tuvalet yok görevliye sordum “burada tuvalet yok” dedi “peki nereye yapıyor millet”“ileride var fakat arızalı, çalışmıyor” zaten eleman yoğunluktan yüzüne bile bakmıyor, çıktım kafenin önüne, birisi daha geliyor yürüyüşünden belli sıkışmış, ona da aynı cevabı verdiler, bizim çaresiz ve şaşkın bir şekilde durduğumuzu gören hizmetli “ abi dışarıda esnaf dükkanında var tuvalet oraya gidin” dedi koştura koştura gittik hediyelik eşya satan bir adam dükkanının önündeki tabelaya kocaman harflerle WC yazıp ok işareti ile dükkanı göstermiş vardık kapının önünde kuyruk altı kişi var, altıma kaçırmamak için büyük mücadele vermekteyim sıra bana gelince girip yaptım ve çiş yapabilmenin ne kadar önemli olduğunu bir kere daha test edip onayladım. 5 lira verip çıktım dışarıya, canım çok sıkkın birilerine bulaşmak geliyor içimden, göletin oradaki tuvaleti buldum, benim gibi birçok kişi gelip kapalı olduğunu görünce söve söve gidiyor ben tecrübeliyim ya birkaç tanesini esnafın oraya gönderdim, bir adam oraya yetişemem prostatım var dedi ve oradaki çiçeklere işedi. Ördeklerin oraya doğru yürüyordum karşıdan bir görevli koşa koşa geldi merak ettim ne yapacak diye, elindeki anahtarla tuvaletin kapısını açıp girdi içeriye ardından da kilitledi. Tam benim beklediğim fırsat, koşarak gittim demir kapıya ve demirine vurmaya başladım, eleman korktu çıkmıyor içeriden güvenliği aramış olmalı, hemen iki tanesi koşarak geldi, durumu anlattım benim sinirimi yatıştırmaya çalışıyorlar bense bağırmaya devam ediyorum. “ulan dışarıdaki Pamukkale haritasına bir bakın adamlar bundan iki bin yıl önce şehrin ortasına iki tane umumi tuvalet yapmış, siz olanı kapatıyorsunuz’’ Esnafla anlaştıklarından tutun da daha neler neler söyledim, orada bekleyen birkaç kişi olmasa belki şiddet uygulayabilirlerdi bana, ayırdılar bizi “ hepinizi şikayet edeceğim” dedim oralı bile olmadılar. Kafeteryanın oraya geldim, o gölet yapıldığında hatırlıyorum birkaç tane ördek vardı orada, gölün ortasına yapılan küçük adacığı kullanarak aşırı bir şekilde çoğalıp koloni oluşturmuşlar altı yedi çeşit ördek cinsi saydım. Ördekleri alıştırmışlar ekmek yemeye, herkes dışarıdaki bakkaldan ekmek alıp veriyor ördeklere, onlar elinde ekmek olanı taaa uzaktan görüp hep birlikte bağırarak sudan çıkıp koşuyorlar yanına, bu arada birbirlerine zarar da veriyorlar güçlünün zayıfı ezdiği gibi, belki inanmazsınız diye resmini çektim bir adam bir poşetle geldi içinde poğaça, açma ve yağlı bir şey daha vardı hepsini yedirdi ördeklere, oradaki görevliye sordum  “ bu ördekler ekmek mi yer hep? Benim bildiğim sebze yer bunlar” belediye görevlileri her akşam bir çuval bayat ekmek getirip veriyorlarmış, “zararlı değil mi dedim” görevli emin bir şekilde “hayır” dedi fakat bana hiçte öyle gelmedi, eve gelince sordum Google amcaya oda beni doğruluyor, İstanbul da Eminönü’n de güvercinler için yem satanlar gibi birini oraya oturtmak ve yem sattırmak kimsenin aklına gelmemiş zahar.

Öğretmenim Canım Benim Makale: Öğretmenim Canım Benim


            Misafirler o yokuş yolu çıkmak istemeyip geldiler, araca binip güney kapısına geldik, orası yakın olduğu için kuzey kapısı gibi tenha değil araç park etmek 40 lira misafirleri indirip geriye yol boyunca park edilen araçların oraya park ettim aracımı ve dükkanların olduğu yere doğru yürüdüm buradaki tuvalet çalışıyordu, büfeye sordum çay ne kadar diye küçük karton bardakta çay 36 lira müze kartlılara 18 lira imiş, 18 günüm kalsa gene de içmem deyip ayrıldım aradan.
            Her şey olumsuz değil elbette. Müze kart 60 lira bir yıl geçerli, uygulamayı indirip gittiğiniz her şehirde bu kartla girebileceğiniz ören yerlerini ve müzeleri gösteriyor. Bu ördekler Büyükşehir Belediyesinin hayvanat bahçesine alınabilir, gördüğüm şudur orada  bir arkadaşınızla oturup huzur içinde çayınız içerken manzara seyretmeniz hayal olmuş. Dünyaca ünlü Pamukkale ördeklerin kavga sesleri altında yitip gitmiş.

Pamukkale'ye dev yatırım geliyor. Pamukkale'ye dev yatırım geliyor.

            Yazının kuyruğunu şöyle düğümleyelim efendim. Binlerce yıl önce adamlar şehrin merkezine altından su akan umumi tuvaletler, atların bağlanacağı ahırlar yapmışlar, 21. Yüzyılda biz hiçbir şey yapmadan her gördüğümüz yere bir levha dikip otopark parası tuvalet parası istemeyi akıl edip ördekleri de en kolay ve masrafsız bir şekilde ekmekle besliyoruz, halkımız gibi.