Size ölümsüzlüğün sırrını...


Size ölümsüzlüğün sırrını vereyim mi?

Yaşama arzusunun hep ön planda olduğu; cennete ulaşmak istese de ölmek istemeyenlerin dillendirdiği; nasıl olur, olabilir mi, yapılabilir mi, gerçekleşir mi soru havuzunun içinde bir umut derin nefes almak istercesine bu havuzun sularından başını yükselttiği; ölümsüzlük…

İnsanoğlunun yüzyıllardır araştırdığı, her aşamada yaklaştığını hissettiği, kimi fütüriste göre 2029’da, kimi bilim insanı ekibine göre 2045’de gerçekleşeceğine inandığı, ölümsüzlük…

Onlar araştıra dursun!

Ölümsüzlük, 1938 tarihinde bizim ülkemizin topraklarında gerçekleşmiştir.

En büyük Türk, ATATÜRK ile.

Dünyada ölümün ölümsüzlüğe dönüştüğü milat ile. 10 Kasım 1938’de.

**

Her 10 Kasım bizim için bir yas günü değil, bir ölüm yıldönümü değil; tam aksine yaşamın, yıllara inat yeniden yükselişin, devrimlerin, fikirlerin, eserlerin, düşüncelerin, ölümsüzlüğün günüdür.

**

Bir 10 Kasım sabahı yazdığım ve her 10 Kasım okuduğum şiirim:

Bugün 10 Kasım.

Bugün günlerden Atatürk’ü Anma, anlama, hissetme, yaşama ve yaşatma…

Bugün saatlerin durduğu gün, 9’u 5 geçe…

Bugün, milli sadakat zamanı.

Atamıza, dedemize, saygı ve sevgilerimizin şükranı.

Bugün günlerden Anıtkabir.

Yediden yetmiş yediye koşa koşa ziyarete gidilir.

Bugün günlerden saygı.

Göklerin nazlı kızına bakın hele, sen bile saygından inersin, bugün biraz aşağı..

Bugün 1938, 8’i yan yatırın, bugün günlerden sonsuzluk..

Bugün günlerden Atatürk.

Bugün günlerden Atatürk.

Bugün günlerden Atatürk.

**

Ölümsüzlüğün sırrı nedir?

Mustafa Kemal’i anlamaktır.

Onun eserine sahip çıkmaktır. Bu güzel vatanımız için, bu güzel dünya için dur durak demeden çalışmaktır. Büyük Türk Milleti’nin her bir ferdi olarak, insanlığın bir meşalesi olarak yükselmektir.

**

Atatürk’ü anmak, anlamak, hissetmek için yurdun her bir yanında yapılan resmi programlar yeterli midir?

Yoksa gerçek Atatürkçülük bir yaşam felsefesi mi olmalıdır?

Atatürk kimdir?

Okul sıralarında öğrendiğimiz ve hala öğretilen Atatürk mü bizim aradığımız Atatürk? Hani 1881’de Selanik’de doğan, 1938’de ölen, ailesi, okuduğu okullar, Samsun’da  başlayan mücadele, cepheden cepheye koşan ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran bir lider. Peki sadece bu kadar mı?

Atatürk’ü gerçekten tanıyor muyuz?

Anlıyor muyuz? Devrimlerinin, fikirlerinin büyüklüğünü hissedebiliyor muyuz?

Atatürk’ü fotoğraflar, heykeller ve rozetler ötesine taşıyabiliyor muyuz?

Ülkemizi muasır medeniyetler seviyesine ulaştırabiliyor muyuz?

Atatürk sevgisini, fikirlerini avucumuzda bir kelebek tutar gibi hassasiyetle yaşıyor muyuz? “Kelebek etkisi” felsefesiyle Atatürkçü düşünce yapısını, akıl, bilim sanat ilerleyişini kelebeğin kanat çırpmalarına benzetip dünyada sanatta, sporda, felsefede, bilimde, teknolojide bir Türk kasırgası yaşatabiliyor muyuz?

Dünyada “Başöğretmen” sıfatını taşıyan tek liderden, yeterince ders alabiliyor muyuz?

**

Atatürk kimdir diye sormuştum. UNESCO’nun tanımını aynen aktarıyorum.

Ben aktarırken sizler Türk olmanın, böyle bir öndere sahip olmanın gururunu yaşayın. “Atatürk kimdir; Atatürk uluslararası anlayış, işbirliği, barış yolunda çaba göstermiş üstün kişi, olağanüstü devrimler gerçekleştirmiş bir inkilapçı, sömürgecilik ve yayılmacılığa karşı savaşan ilk önder, insan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü, bütün yaşamı boyunca insanlar arasında renk, dil, din, ırk ayırımı göstermeyen, eşi olmayan devlet adamı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu.”

Bizim insanımızın tanımı ile bu tanımın uçurumlarını fark edebiliyor muyuz?

**

Atatürk sevgisini yüreğinde taşıyan, fikir ve düşünce yapısını beyninden hayata geçiren ölümsüz Atatürkler…

Yapacak çok işimiz var.

Savaşlara barış, ayrılıklara birlik, fakirliklere zenginlik, ölüme hayat vermek için!

Faruk GÜLHAN / Öğretmen