Yine bağrımıza yedi şehidin ateşi düştü, bugün her biri yedi ilden yedi evden sonsuzluğa uğurlandılar.    &...

Yine bağrımıza yedi şehidin ateşi düştü, bugün her biri yedi ilden yedi evden sonsuzluğa uğurlandılar.

            Yazı arşivime bakmadım kaç şehit yazısı yazdım diye, beni en çok üzen, bu yedi vatan evladının kara toprağa verilmesi kadar ulusal yazılı basınımızın şehitlerimizin haberlerine yeteri kadar yer vermemeleri. 16 Ekim 2009 tarihinde gösterime giren NEFES (Vatan sağ olsun) filmindeki bir sahne aklıma geldi, karakol komutanı nöbetteki bir askerin uyuduğunu görüyor ve tüm askerleri içtima ediyor, her askere tek tek ismini soruyor ve cevap aldıktan sonra ‘’sen öldün, sen öldün, ulusal yayın yapan kanallarda 45 saniyeliğine kahraman olursunuz, çıkar süslü bir kadın, karakol baskınında şehit oldular der ve ardından geçer magazin haberlerine’’ bu repliği yazan senarist günümüzde yaşananları taaa o zamanda görmüş. Bir şey ne kadar çok olursa o kadar sıradanlaşıyor insanların gözünde, bir süre sonra olağan, sıradan bir olaymış gibi geliyor insanlara. Bugün epey yer dolaştım bir sürü arkadaşımı gördüm her zaman gittiğim kahveye gittim eskiden olsa bahsi geçer herkes mutlaka bir yorum yapar ve üzüntüsünü belirtirdi ne yazık ki bunların hiç birisi olmadı. Filmin repliğinde denen gibi 45 saniye bile olsa yer almadılar, bazı haber kanallarında ve insanların zihinlerinde ne kadar üzücü değil mi? olağan hale gelmiş kanıksanmış.

            Dikkatimi çeken şeylerden birisi de şehitlerin rütbeleri, birçoğu sözleşmeli er, onbaşı, astsubay veya subay, ordumuzun profesyonelleştirilmesi sebebiyle eskiden olduğu gibi erler pek operasyonlara çıkarılmıyor sanki. Elbette daha iyi eğitimli ve bu işi meslek edinmiş kişilerin çok olması ordumuzun yaptığı operasyonlardaki başarısını artırdığı bir gerçek.

            Şehitlerimiz haber kanallarında çok az yer bulabilirken yaralıların durumuna ne demeli? Onlar isimsiz sadece birer sayıdan ibaretler, halbuki onların tedavileri uzun soluklu bir iş, aylarca hatta yıllarca hastanede kalma süreleri, geçirilen sayısız ameliyatlar, fizik tedavileri ve bu süreci onlarla birlikte yaşayan aileleri. Hastanede tedavisi tamamlanıp çıksa bile bir ömür boyu sürecek travmalara ve büyük acılara göğüs germeleri gerekecek.

            Hep derim bu vatanda yaşamanın bir bedeli var diye fakat bu bedelin 1000 yılı geçkin süredir verdiğimiz sayısız şehitler ve onların kanlarıyla her karışını suladığımız bu topraklara fazlasıyla ödemiş olduğumuzu düşünüyorum. Bunu en iyi anlatan kişi şairimiz Mehmet Akif dir. İstiklal marşımızın yedinci kıtasındaki "Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda'' dizesinde, bu ülkenin bağımsızlığı için, çok fazla kişinin canını feda edip şehitlik mertebesine ulaştığını ifade etmektedir.

            Bir haber kanalında izledim oğlu şehit olan bir annenin sözlerini ‘’oğlum şehit olalı 6 yıl oldu bana sanki 6000 sene gibi geliyor’’ diyordu ağlayarak. Onların gözyaşları hiç dinmez evlerinin ak toprak sıvalı duvarlarında fotoğrafları asılıdır gencecik halleriyle, kimi gülümseyen kimi ciddi. Bir evde görmüştüm evin duvarında boydan boya bebekliğinden başlayan ve askerdeki çekildiği son fotoğrafları ile doluydu duvar. Yüklüğün üzerine çakılmış bir çivide ise her an gelip de giyecekmiş gibi ütülü elbiseleri asılıydı askıda. Nasıl unutabilirler ki! Her Cuma her bayram arifesinde görürsünüz onları başucu al bayraklı mezarların başında, o soğuk mermer taşlarını okşayıp üzerlerini tertemiz yıkar, çiçeklerini sular, baş ucunda oturup evlatlarıyla sohbet ederken.

            Her şehit haberinden sonra operasyonlar artar ve şehitlerimizin kanı yerde kalmadı, şu kadar terörist etkisiz hale getirildi diye haber duyarsınız. Bu haberler bana dördüncü romanım ÇEYREK EFE de yazdığım ve kitabın arka kapağında da yer alan ‘’ Bir Yunan Kellesi De Neydi Ki! Dünyanın Her Yerinde Türklere, Askerlerimize Yapılan Eziyetlerin, Zulümlerin Yanında Tüm Yunan Askerlerini Katletsen Bile Ne Önemi Kalırdı Ki! Sözünü hatırlatıyor, ateş düştüğü yeri yakıp kavuruyor 1000 terörist öldürsen o ananın babanın yüreği soğur mu?

            Bir eve ateş düşer bir oğul şehit olur, o evde evli ise karısı ölür varsa çocukları ölür, nişanlı ise yavuklusu ölür, baba ölür, anne ölür, kız kardeş ölür, abla ölür, abi ölür erkek kardeş ölür, anneanne ölür, baba anne ölür, dedeler ölür, amcalar ölür, dayılar ölür, halalar ölür, bakmayın siz onların nefes alıp verdiğine ölür de ölür, ölür işte.

            Rabbim yakınlarına peygamber sabırları versin.

Kutlu tinleri şad mekanları uçmağa olsun.

Vatan sağ olsun!