Biz ne zaman tanıştık nası...
Biz ne zaman tanıştık nasıl tanıştık, bizi tanıştıran ne dedi, hatırlamıyorum. Ama ben 1994 yılında Pamukkale Üniversitesi’ne başladıktan sonra tanıştığımız kesin. Buna rağmen içimde daha öncelerindende tanışıyormuşuz gibi bir his olmuştur her zaman.
Onun mütevazi kişiliğini pek çok tanıdığı yad edecektir zaten. Ben fazladan olarak verici kişiliğinide ilave edeceğim. Zamanını, maddiyatını, gönlünü verirdi etrafına. Şimdi bir masanın etrafında çaylar içildi diyelim. Hesabı istersiniz, O çoktan halletmiştir. Hani, geçen sefer zaten ödemiş olmanın rahatlığı içinde bir birkaç nefes sabretmez mi insan.
***
Yazılarını okurdum tabii ki. Ama kendimde köşe yazmaya başladıktan sonra hem ihmal etmez, hem de daha dikkatliokur oldum. Bazı yazıları yazılarıma ilham kaynağı olmuştur. Mesela “Şehrin Kokusu”, “Şehir Şiir Şair” gibi. O da benim yazılarımı okurdu. Sadece okumaz bir de arardı, genellikle övgü belirtirdi. Yazanları aramak, motive etmek onun bir başka görevi idi sanki. Benim üzerimde olumlu etkisi oldu. Kalemimi daha rahat kullanır oldum. Nasıl anlaşılırım kaygısını atmamda büyük etkisi oldu diyebilirim.
Şiir konusunda anlaşamazdık. Ben şiirin çağını tamamladığı iddiasındayım. “Lirizm” adına ne varsa zaten söylenmiş durumda. Biz, Nazım Hikmet, Necip Fazıl, Orhan Veli şiirlerini severek dinleyeceğiz, bazılarımız da söyleyecek, ama yeni şair ve yeni şiir işi olmayacak derdim, ama o bir gün fikrimin değişeceğinden emin.
Ben iddialarımın peşinde koşarken zaman zaman karşılaşırdık. Mesela Üniversite’den Delikliçınar’a kısa bir yolcuğumuz olurdu. Bu yolculuk, benim koşuşturmamın arasında kısa ama uzun bir soluklanma olurdu her bakımdan. Araya bir nasihat yada tavsiye sıkıştırırdı. Bu samimiyeti severdim.
Hiç kızdığını gördüm mü diye düşündüm bu yazıyı yarken. Hayır görmedim. Peki, kızmaz mıydı? Bu mümkün mü? Demek ki; öfke kontrolü çok iyi idi.
Sanat, fikir adına hangi toplantı olsa onu mutlaka görürdünüz, öyle ki sanki bu işlerin görevlisi gibidir. Sonrada izlenimlerini köşesinden okuyabilirdiniz.
***
İzmir’e gidişi ani oldu. Hiç paylaşmadı. Emekliliğini de paylaşmamıştı benimle. Ayda en az bir defa görüştüğümüze göre bahse değer bulmadı mı, yoksa ani bir karar mı bilemedim. Sormadım da. Sanki ona sorulmazmış, en doğru kararı vermiştir gibi bir hissim vardır benim.
Benim gidenlerin ardından yazmak gibi bir zaafım yada hasletim var diyelim. İlk defa şehrimizi terk eden birinin ardından yazdım. Yazı diline baktım da sanki gitmiş gibi yazmışım. Öyledir zira; Şerif Hoca’nın gidişi bu şehir için gerçek bir kayıptır. Yazılarına devam ederek varlığını sürdürmesini canı gönülden isterim.
Bu hicret ile, hayata ve bizlere de bir çalım atmış oldun Şerif hocam. Allah geçinden versin, her fani gibi günü gelip göç eylediğinde ardından söylenecekleri şimdiden duymuş oldun. Söylenenler üzerine yazdığın teşekkür yazını hep aramızda olacağın bir işareti olarak aldık. Görüşürüz…
‘Prof. Dr. Bülent TOPUZ’