İnsanoğlu yaşarken bir taraftan öğrenir, bir taraftan öğr...

İnsanoğlu yaşarken bir taraftan öğrenir, bir taraftan öğrendiklerini biriktirir. İster ki biriktirdikleri yeni nesillere aktarılsın. Bunun için not düşer, kitap yazar, sanatsal alanlarda kendini ifade eder. Bunlar kendisi ve ait olduğu toplum ile birlikte anılsın ister.

İnsanoğlu bu yolculukta kimi zaman yalnızdır, savruktur. Kimi zaman organizedir, kafasında bir iskelet vardır, her yaşadığı ile bu iskeleti ete kemiğe büründürür.

Üyesi olduğum Aysiad, Türk dünyasını kendine dert edinmiş bir sivil toplum örgütüdür. Şiarı Atatürk’ün şu tespitinde özetlenebilir.

“Bugün Sovyet Rusya, dostumuzdur, komşumuzdur, müttefikimizdir. Fakat yarın ne olacağını kimse kestiremez. Tıpkı Osmanlı İmparatorluğu gibi, tıpkı Avusturya-Macaristan İmparatorluğu gibi parçalanabilir. Bugün elinde tuttuğu milletler, avuçlarından kaçabilirler. Dünya yeni bir dengeye ulaşır. O zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir. Bizim, bu dostumuzun idaresinde dili bir, inancı bir, öz kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız.
Hazır olmak, yalnız o günü susup beklemek değildir, hazırlanmak lâzımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır? Manevî köprülerini sağlam tutarak!
Dil, bir köprüdür;
İnanç, bir köprüdür;
Tarih, bir köprüdür.
Onların bize yaklaşmasını bekleyemeyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gerekli… Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimizin içinde bütünleşmeliyiz. Tarih bağı kurmamız lazım, folklor bağı kurmamız lâzım… Bunları kim yapacak? Elbette biz! “

Yukarıda bahsedilen bağı kurabilmek için Aysiad’ın organize ettiği Balkanlar, Azerbaycan ve Kıbrıs gezilerine katıldım. Bunlardan Azerbaycan üzerinde durmak isterim;

Gezimizin bir günü Gobustan’a ayrılmıştı. Turistik ziyarete uygun hale getirilmiş, kaya resimleri ile bezeli bir alan. Şimdi aklıma geldikçe hayıflanıyorum. Güya okumaya özellikle de Türk dünyası ile ilgili okumaya meraklıyımdır. Ben dahil bütün grup burayı tarihinden, anlamından ve bağlamından kopuk bir şekilde gezdik. Ha Fransa’daki meşhur mağara resimleri, ha bu resimler, insanlar yapmış işte gibilerden bir gezi.
Rahmetli Servet Somuncuoğlu Kırgızistan Saymalıtaş ve Kazakistan’daki Tamgalısay kaya resimlerinin Türklerin ortak kültürel tarihinin bir simgesi olduğunu bir belgesel ile ortaya koyuncaya kadar, konunun yabancısı idik desek yeridir. Rahmetli ömrünü bu konuya adamıştı. Kendisi ile Çivril Özdemirci mezarlığındaki tamgaların kayda geçirilmesi çalışmasına katılmış olmanın tatlı hatırasını içimde yaşatırım.
Sonrasında bana da nasip oldu Kırgızistan Çolpan Ata ve Sonköl kaya resimlerini gördüm. Merakım ayrıntıya çevrilince, kaya resimlerinin Türkün ulaştığı her coğrafyada, bu arda Anadolu coğrafyasının önce doğusunda, sonra Karadeniz ve İçel bölgesinde, derken Kütahya’da ve nihayet Denizli’mizdeki varlıklarına şahit olduk.
Farklı zaman dilimlerine ait olan bu resimlerin, bir milletin kendini tarihin sayfalarına kazımak isteyen bir anlayışın tezahürü gibi. Yayıldıkları coğrafya göç yollarımızı ve tarihi anlatıları destekliyor. Zamanla konusu değişse de teknik aynı kalmış. Şehirli meramını kitaplara dökerken, Yörük Türkmenler kendilerini alışkanlıkları ile ifade etmişler.
Ne demek istediğimi ve daha fazlasını öğrenmek isterseniz 22 Kasım Pazartesi Saat 14 00 PAÜ Kongre Kültür Merkezi’nde buluşalım. “Türklerin Ortak Belleği; Kaya Resimleri” başlıklı bir panelimiz var.
Bekleriz.