Permakültür tarımıyla nasıl tanıştığımı anlatarak yazıma başl...


Permakültür tarımıyla nasıl tanıştığımı anlatarak yazıma başlamak istiyorum. Hepinizin bildiği gibi Ziraat Mühendisiyim. Mesleğim gereği toprakla, bitkiyle, ağaçla, börtü böcekle, çiçeklerle, hayvanlarla her zaman içeyim. Kuraklık biriminde görevlendirilmemle beraber suyun kıymetini doğada var olan iyi veya kötü adledilen her canlının faydalı olduğunu daha iyi anladım. Kendimi evimin balkonunda yağmurdan su hasadı yaparken buldum. Meyve kabuklarından sirke, atık yağlardan sabun, elektriği gereksiz kullanmama, bez torbayla alışverişe gitme, 300 gr'lık bir tişört için 2500 lt su gittiğini öğrenince de ihtiyacım olmayanı almadım. Arabam da yok. Toplu taşımayı ve yürümeyi tercih ediyorum. Sokak hayvanları ile yemeklerimi paylaşıyorum. Permakültür tasarımı gibi kendi yaşamımı yeniden tasarlamış oldum. Doğa muhteşem bir yazılıma sahip. Aynı anda üzerindeki canlıları besliyor, havayı temizliyor, toprağa besin maddesi yönünden zenginleştiriyor, suyu hasat edebiliyor.

[ilgili-haber=1113]

Permakültür tarımı organik atıkların değerlendirilmesi doğanın işleyişini taklit etme sanatıdır. Permakültür tasarım bilimidir. Bill Mollison ve David Holmgren tarafından geliştirilmiş olup geleneksel tarıma altarnatif olarak görülmektedir. Küçük bahçelerde, çatı üstlerinde, verandalarda veya balkonlarda sürdürebilir alanlar oluşturulabilir. Kalabalık şehir merkezlerinde bile ürün üreten çevre dostu bir ortam sağlanabilir. Permakültür tasarımda üç temel yaklaşım vardır. Dünyayı gözetmek, insanı gözetmek, atık çıkarmamak. Hem çevreye fayda sağlarken hemde değerli ve çoğu zaman az bulunan kaynakları korumaya yardımcı olur. Atık üretmemek, malzemeleri, geri dönüştürme, yenileme ve onarma, toprak içeriğinin yenilenmesi, su kullanımı, kaynakların yerel olarak yenilenmesini sağlayarak hem organik hem de permakültür ilkelerine dayanan bir bahçe oluşturmak mümkündür. Bir arazide birbiri ile farklı ürünlerin türlerin hayvanlar ve bitkilerin birlikte yetiştirilmesi temel ilkedir. Permakültür tasarımda, doğa ile dost doğayı örnek alan sistemler kurduğumuz için atık üretmeyiz ve bir yandan da temel ihtiyaçlarımızı karşılarız. İnsanlara değil aynı zamanda birçok farklı bitki ve hayvan türüne de yarar sağlarız.
Bizim tarım kültürümüze yabancı olmayan bir sistemdir. Eskiden köylerimizde uygulanıyordu. Kendi memleketim olan Denizli’nin Bekilli ilçesinde çocukluğumda gördüklerimi sizinle paylaşmak istiyorum. Atık çöp çıkmazdı. Sebze ve meyve artıkları hemen herkesin damlarında bulunan hayvanlara verilirdi. Sebze ve meyve tohumları da bahçe ve tarlada ekilmek üzere ayrılırdı. Yazın tarhana, sebze kurutma, pekmez, sirke, turşu yapılarak gıdalar kış için hazırlanırdı. Dışardan ürün gelmeden kendi yetiştirdikleriyle sağlıklı bir şekilde besleniyorlardı. Evler kerpiç, taş, ahşaptan yapılmıştı. Evlerin kapıları kilitlenmiyordu. Komşuluk, dayanışma, paylaşım vardı. Tarlada hasat edilen ürünler konu komşuyla paylaşılırdı. “An” olarak isimlendirilen iki tarla araları badem, ceviz, armut, elma, iğde ağaçlarıyla ayrılırdı. Herkes tarlasının ayrımını o ağaçlardan anlardı. En önemlisi çok yıllık yenebilir bitkilerden oluşan yeşil alan oluşturulmuş olurdu. Meşhur üzüm bağlarımızın arasına bostan, börülce, bamya dikilerek çoklu kültüre göre ekim yapılıyordu. Su hasadı yapmayı biliyorlardı. Uygun olan alanlara avgan adı verilen derin çukurlar açarak yağmur suyunu biriktiriyorlardı. Genelde dağ eteklerine imece usulü kazılırmış. Bekilli-Uşak yolunda bulunan Avgan köyü ismini buradan almış. Zaten bu yönleriyle permakültür kültürümüze yabancı olmayıp eskilerin bildiği ve uyguladığı yöntemdi.
Permakültür tarımında çoklu kültüre örnek gösterilenler arasında mısır, kabak ve fasulyenin birlikte ekilmesidir. Fasulye mısıra sarılacak, kabak da fasulye ve mısırın köklerini örtecek ve su gereksinimi azalacaktır. Bitki besin maddesi açısından birbirlerini besleyeceklerdir. Yine çoklu kültüre göre domates ekiyorsanız, yanına kadife çiçeği veya fesleğen ekebilirsiniz. Kadife çiçeği etkileyici bir kokuya sahiptir bu böcekler için caydırıcı etki yapacaktır. Zararlılara karşı doğal ilaç etkisine sahiptir. Fesleğen ve kadife çiçeği çocukluğumda tüm evlerin bahçelerinde ve teneke yağ kutularında dikilmiş olarak bulunurdu.
Benim içinde önemli olan su meselesine gelecek olursak, göletlerle, gri su sistemiyle, çatılardan ve yüzeylerden yağmur suyu hasadı yaparak suyu alanda tutmak ve tekrar tekrar kullanmak permakültür tarımının esasıdır. Örneğin yazın yağış almayan bir yerde bahar yağışlarının hasadıyla su ihtiyacı karşılanabilir. Sonrasında az su tüketen bitkilerle üretim yapmalıyım diye düşünmeyi ve planlamayı sağlayan bir tasarımdır. Permakültür tarımında gübreleme ve budamada yapılmıyor. Gübrelemeyi ormandaki yaşam gibi kuşlar, böcekler yapıyor. Böylece insan ve teknolojik iş yükünü azaltmış oluyorsunuz. Enerji birikimini maksimuma çıkarmayı planlamış oluyorsunuz. Permakültür tarımında başarılı olduğumuzu anlamanın yolu kendi kendini idare edebilen bir sistemi oluşturmuş olmamızdır.
Permakültür tarımı bizim eski geleneksel tarımımıza benzerlik gösterdiği aşikardır. Bir farkı kırsal alanlar dışında ev, yaşam alanı, şehir merkezlerinde de permakültür tasarımı uygulayabilmemiz. Önceden kent merkezlerinde, evlerin balkonlarında sebze yetiştirilmesine karşıydım. Değişen günümüz koşulları sebebiyle her apartmanın yağmur suyunu hasat etmesini, sebze meyve atıklarının tüm evlerde kompost olarak değerlendirilebileceği, şehirlerde balkon bahçeciliği yapabileceği fikrindeyim.
Son söz olarak; ister permakültür tarımı ister geleneksel tarım hangi ad altında olursa olsun toprağı ve doğayı koruyan sistemlerle tarım yapmamız fikrindeyim. Doğal gıdanızı yetiştirin, tohumlarınızı koruyun, yerel ekonomiyi destekleyin, komşularınızla işbirliği yapın, fazlayı paylaşın…
Sağlıklı güzel günler dilerim.
Ayşen KUNDURACI
Ziraat Mühendisi