Son olarak politik ve stratejik bir karar ile açılmasına karar verilen Maraş’a değinmek isterim. Maraş Magosa kentinin bir mahallesi. Burası 1969 yılında, iç huzursuzluğun başlaması ile birlikte Lübnan’dan kaçan eğlence ve tatil sektörünün mekanı olmuş. Barış harekatından sonra burası Rumlar tarafından boşaltılmış. Kuzeyden gelen Türklere Rumların terk ettiği evler verilirken, kuzeye göç eden Rumlar da Türklerden boşalan evlere yerleşmişler. Türklerin nüfusu az olduğundan, Maraş bu iskan politikasının dışında tutulmuş. Hani iki toplumlu iki kesimli bir federal devlet kurulur ise, ikinci bir göç sorunu olmasın gibi. Ama ne yazık ki Rumlar eşit haklara sahip iki milletli bir çözümü kabul etmedikleri için Maraş dahil bazı toprak tavizlerinin anlamı kalmamış.

Bu arada Rumlar AİHM’de açtıkları tapu davalarını kazanmaya başlamışlar. Her ne kadar Kıbrıs’ın neredeyse tamamı Osmanlı vakıflarının malı olmasına rağmen, buradan kazanılacak mülkiyet hakkını tarihin bir yerlerinde bırakmış olmalıyız.

Neticede Türk tarafı ve Türkiye devleti diyor ki, gelin tapularınızı sahiplenin, bırakıp gittiğiniz evleriniz ve işyerleriniz sizindir. Şimdilik 350 civarında başvuru olmuş. Başvuru yapan Rumlara diğer Rumlar iyi gözle bakmaz olmuş. Bakalım bu iş nasıl seyredecek. Bu yeni açılım uluslararası toplumun ve medyanın da ilgisini çekmiş durumda. Biz Maraş bölgesini gezmeyi yeni bitirmiştik ki İsviçre televizyonu bizimle röportaj yapmak istedi. Bazı tuzak soruları ve meraklarına karşılık bu açılımın barışa hizmet edeceğini vurguladım.

Biraz da Maraş gezimizden bahsedelim. Maraş’ı önce tel örgüler boyunca dışarıdan gezdik. Bu hali ile gizemli bir havası var, yani tel örgünün arkasında ne var merakı. Sonra % 5 kadarı ziyarete açılan Maraş’ı gezdik. Burası bir Safranbolu ya da Buldan değil. 50 yıl öncesinin modern ve lüks mimarisini düşünün. Ama terk edilmişlikteki hüzün, asfalt yolların arasından çıkan bitkilerin kapattığı sokaklar, savaşın insanoğlunun hayatında yarattığı keskin değişiklikler, muhtemel kayıplar ve hüzünler. Burada kastettiğimi kayıp tamamiyle maddi. Yoksa tek tük şarapnel izleri bize burada yok denecek kadar az bir çatışmanın olduğunu söylüyor. Sadece üzerinde uçaksavar olan bir otel binası Türk jetleri tarafından yerle bir edilmiş. Türk askeri, bölgenin boşaltılması için iki gün süre tanımış, yani sanıldığı ve iddia edildiği gibi ne bir yağma ne bir zulüm. Savaş hukuku kazanan kaybeden için ne diyorsa o. Yıllarca bu insanların eşyalarına dokunulmamış. Ne zaman ki ortalık fare yuvasına dönmüş evlerdeki eşyalar BM gözetiminde mecburen boşaltılmış.

Maraş bu hali ile en temiz savaş neticesi bile yaşanabilecek travmayı anlatmak bakımından bir açık hava müzesi gibi kullanılabilir. Çok ziyaretçisi olacaktır diye düşünüyorum. Maraş’ın yerleşim alanının çok küçük bir bölümü açılmakla birlikte o güzelim plajının tamamı kullanıma açılmış. Yani ziyarete değecek bir hikaye ve aktivite imkanı var diyeyim ben size. Bu turizmin adını da buldum; “Temiz Savaş Açık Hava Müzesi”

Kalesi ve 1000 yıllık geçmişe dayanan mimari eserleri ile Magosa başlı başına bir turizm beldesi. Anlayacağınız içinde Maraş’ı ve şahane sahilleri kapsayan Magosa gezilip görülmesi gereken bir destinasyon.

Gezimizin verimli ve sorunsuz geçmesi için olağanüstü gayret sarfeden Aysiad başkanımız Mahmut Çatlık’a ve bizimle güzel bir ekip oluşturan EKO Avrasya’nın başkanı Hikmet Eren’e teşekkür ederiz.

Tüm resmi görüşmeler boyunca bizi yalnız bırakmayan Kıbrıs Türk Ticaret Odası Başkanı Turgay Deniz’e Teşekkür ederiz.

En ayrıcalıklı teşekkürü de bizi huzura kabul eden KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar’a ederiz.